Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu

Rojava’da Değişen Hayatlar: Kadınların İnisiyatifi ve Gücü

[gpt3] ‘Tevî her tiştî’ filmi 
 Robert Krieg’in son filmi

[gpt3]

'Tevî her tiştî' filmi

‘Tevî her tiştî’ filmi

  • Robert Krieg’in son filmi ‘Tevî her tiştî’ Rojava’daki kadın direnişini ve bu deneyimin onun sinema dili üzerindeki etkisini konuştuk. Rojava’nın kendisini etkilediğini belirten Krieg, “Rojava, otoriter yönetim biçimlerini hem mikro hem makro düzeyde kökten sorgulayan bir yaklaşım ortaya koyuyor” dedi.
  • Önemli çekim noktalarından birinin Jinwar kadın köyü olduğunu kaydeden Krieg, “Savaş ortamı nedeniyle çekimler için uygun değildi. Ancak çekim sürecinin ikinci yarısında, durumun kısmen sakinleşmesiyle birlikte köyü ziyaret etme şansımız oldu. Böylece planladığımız takvime sadık kalabildik” diye vurguladı.
  • Çalışmasında sadece kadınlara yer veren Kring, şöyle anlattı: “Argin, Jinwar’da yaşıyor. Delal, Jinwar’da kendisi ve üç kızı için hayatına yeni bir yön verdi. Jehan, kentsel bir kadın kariyerinin örneği olarak karşımıza çıkıyor. Genç Sidan, İngilizce öğretmeni olarak çalışıyor. Ghoufran, genç kızlara Taekwondo öğretiyor.”

wfe+bqe00sFWQAAAABJRU5ErkJggg==

HAKAN TÜRKMEN

Alman belgeselci Robert Krieg’in son filmi ‘Tevî her tiştî’ (Trotz alledem- Herşeye rağmen), Rojava’daki kadınların ayakta kalma, direnme ve değiştirme mücadelelerini konu alıyor. Krieg, 40 yılı aşkın süredir Ortadoğu’daki çatışma bölgelerinde kamerayla tanıklık yapıyor. Özellikle Filistin, İsrail ve son yıllarda Kuzey ve Doğu Suriye üzerine yoğunlaşmış ve 2019 yılında “Experiment Rojava” belgeseliyle Rojava’da savaşın gölgesinde kurulan, kadınların öncülük ettiği katılımcı ve konfederalist demokrasi modelini anlatmıştı. Kadın hikayelerinin anlatıldığı ‘Tevî her tiştî’ belgeselinin galası 3 Haziran’da Bonn’daki Filmbühne’de yapıldı. 12 Haziran’dan itibaren ise sinemalarda gösterime girecek. Robert Krieg ile filmini konuştuk.

Sizi Rojava’ya yönlendiren ne oldu?

Ortadoğu’daki çatışmaları 40 yılı aşkın süredir sinema diliyle anlatan bir isim olarak, özellikle Filistin ve İsrail üzerine yoğunlaştım. 2018 yılında Le Monde diplomatique gazetesinde yayımlanan bir makale sayesinde Rojava hakkında ilk kez bilgi sahibi oldum. Bu yazı ile bölgede hayata geçirilmeye çalışılan taban demokrasisi fikri beni derinden etkiledi.

Rojava’da denenen sistem, bir sosyoloji öğrencisi olarak beni geçmişten beri ilgilendiren tabandan demokrasi fikriyle örtüşüyordu. İktidarın merkezden uzaklaştırılması, devlet yapısının asgari düzeye indirilmesi gibi arayışlar, yalnızca akademik ilgim değil, sinema kariyerimde de işlediğim temalardan bazılarıydı. Bu nedenle konuyu daha yakından tanımak, anlamak istedim. 2015 yılında yaşadığım şehirde tanıştığım bir Kürt mülteci aileyle kurduğum bağ da bu süreci kişisel düzeyde derinleştirdi. O günden bu yana aramızda güçlü bir dostluk gelişti.

 

 

Yeni filminiz ‘Tevî her tiştî’ nasıl ortaya çıktı?

Rojava’ya dair ilk filmim ‘Experiment Rojava’ ile edindiğim deneyimlerden yola çıktım. Bu çalışmam sırasında Rojava modelinin, Ortadoğu’yu şekillendiren siyasi güçlere karşı gerçek bir alternatif sunduğuna tanık oldum. Rojava, otoriter yönetim biçimlerini hem mikro hem makro düzeyde kökten sorgulayan bir yaklaşım ortaya koyuyordu.

Kadınlara odaklanma kararınız nasıl şekillendi?

Rojava üzerine çektiğim ilk film sırasında, eşitlikçi bir toplum inşa etme projesinde kadınların oynadığı hayati rol bana son derece net biçimde göründü. Kadınları, bu yapının adeta belkemiği olarak gözlemledim. Eğitim düzeyinden yaşa, aile içindeki konumdan toplumsal sınıfa kadar her türlü farklılığı aşarak, geleneksel toplum yapısına dayanan bir toplum içinde bu dönüşümün öncülüğünü üstlenmişlerdi.

 

 

Filmin çekimleri oldukça zorlu bir döneme denk geldi. Bu süreci nasıl yönettiniz?

2023 Ekim ayının başında Rojava’ya vardığım gün, Türk ordusu uzun zamandır görülmemiş şiddette hava saldırıları düzenliyordu. Eğer Alman ya da Avrupalı bir ekip eşliğinde bölgeye giriş yapmış olsaydım, projeyi derhal iptal etmek zorunda kalırdım. Ancak yerel bir ekiple çalışıyor olmam durumu tamamen değiştirdi. Ekip arkadaşlarım, her şeye rağmen bu filmi çekmekte kararlıydı. Yine de, yaklaşık iki yıllık bir hazırlık süreciyle oluşturduğumuz çekim planı büyük ölçüde geçersiz hale geldi. Planladığımız en önemli çekim noktalarından biri, saldırılar sırasında hedef alınarak yok edilen bir rafinerinin hemen yakınıydı. Bu bölgede çalışan kadınlar, modern ve ekonomik açıdan başarılı bir tarım kooperatifi kurmuşlardı. Ancak saldırılar sonrası yaşanan güvenlik riski nedeniyle hem kendi güvenliklerini hem de bizimkini tehlikeye atmamak adına çalışmaktan vazgeçtiler. Bu gelişme üzerine hızla yeni kadın hikayeleri bulmak zorunda kaldık. Yerel yapım sorumlum ve çekim koordinatörüm bu zorlu görevi büyük bir özveriyle üstlendi ve olağanüstü bir başarıyla yerine getirdi. Yalnızca birkaç gün içinde, yeni mekanlar ve yeni kadın karakterlerle alternatif bir çekim planı oluşturduk.

Önemli çekim noktalarımızdan biri olan Jinwar kadın köyü, savaş ortamı nedeniyle çekimler için uygun değildi. Ancak çekim sürecinin ikinci yarısında, durumun kısmen sakinleşmesiyle birlikte köyü ziyaret etme şansımız oldu. Böylece planladığımız takvime sadık kalabildik. Toplamda beş hafta boyunca bölgede çekim gerçekleştirdim.

Filmde yer alan kadınları nasıl seçtiniz? Onlarla nasıl bir ilişki kurdunuz?

Başlangıçta amacımız, iki farklı kadın kooperatifinde bir araya gelen kadınların hikayeleri üzerinden, özgürleşmenin nasıl mümkün olabileceğini ortaya koymaktı. Bu doğrultuda, üç yıl boyunca iki tarım kooperatifiyle temas kurduk ve güvene dayalı bir ilişki geliştirdik. Bu süreçte, Rojava üzerine çektiğim ilk film sayesinde kurduğum dostluklar ve bağlantılar bize büyük kolaylık sağladı. Şunun bilincindeydik, kişisel özgürlüğün gerçekleşebilmesi, ekonomik bağımsızlığa sıkı sıkıya bağlıydı. Bu yüzden kadınlara, ataerkil aile ve toplum yapısının dayattığı nesnel baskılardan en azından kısmen sıyrılabilecekleri bir yol sunan projelerin peşine düştük. Bu açıdan Jinwar Kadın Köyü bizim için büyük bir başarı oldu.

Saldırılar sonucu çekimden vazgeçmek zorunda kaldığımız tarım kooperatifinin yerini, ekip üyelerimizin kişisel bağlantıları ve internet üzerinden yürüttüğümüz araştırmalar sayesinde doldurduk. Bu noktada, Kürt kadın örgütü Kongra Star’dan aldığımız destek çok değerliydi. Değişen çekim koşulları, planladığımızdan çok daha fazla mekanda çalışmamıza neden oldu. Bu da filmin biçimini değiştirdi. Ortaya bir anlamda farklı coğrafyalarda kadınların izini süren dinamik bir anlatı çıktı.

 

 

Filmde yer alan kadınları bize biraz tanıtır mısınız?

Her biri farklı bir hayat hikayesi sunuyor: Argin, Jinwar’da yaşıyor. Daha önce üç yıl boyunca YPG kadın savunma birimlerinde savaştı. Pratik ve teknik işlere olan kararlı yaklaşımı bizi etkiledi. Tarlada traktör kullanıyor, köyün elektrik ihtiyacını karşılayan dizel jeneratörü yönetiyor ve aynı zamanda çevredeki köylere ekmek sağlayan fırının hamur makinesini tamir ediyor.

Delal, Jinwar’da kendisi ve üç kızı için hayatına yeni bir yön verdi. Evliliğinin sona ermesinin ardından çocuklarının ihmale uğrama tehlikesini ve eski kocasının, mesleki nitelik kazanma ve kişisel özgürlük konusundaki isteklerini bastırmasını samimi bir şekilde paylaşıyor. Jinwar dışında bir yaşamı artık hayal edemiyor.

Jehan, kentsel bir kadın kariyerinin örneği olarak karşımıza çıkıyor. Kendi atölyesini ve dükkanını kurarak bağımsız bir yaşam inşa etti. Bu süreçte, erken yaşta kızının yeteneklerini fark eden ve destekleyen babasının yardımları büyük rol oynadı. Jehan, boş zamanlarında kendi ekonomik nişlerini oluşturmak isteyen kadınlara dersler veriyor. Bu kadınlarla, önlerinde uzun ve zorlu bir yol olduğunu tartışıyorlar.

Genç Sidan, İngilizce öğretmeni olarak çalışıyor, radyo programları yazıyor ve annesinin internet üzerinden yaptığı el işlerini pazarlıyor. Rojava’nın geleceğine kesinlikle inanıyor ve kendi jenerasyonu ile daha genç nesilleri, göç etme veya kaçma fikrinden uzak tutmak için elinden geleni yapıyor. Sidan, gençlerin mesleki bir perspektif geliştirmelerine yardımcı olmak amacıyla çalışıyor ve göçü bir çözüm olarak görmemeleri gerektiğine inanıyor. Yaşadığı evin çatısına, Türk hava saldırıları nedeniyle sık sık kesilen elektrikle bağımsız olmak için kendi gelirleriyle bir fotovoltaik (güneş enerjisi) sistemi kurdu.

Reqa’da yaşayan Ghoufran ve Hiba, DAİŞ’in karanlık terör rejimini bizzat deneyimlemiş iki cesur kadın. Ghoufran, genç kızlara Taekwondo öğreterek yalnızca fiziksel güçlerini değil, öz güvenlerini de inşa ediyor.

Hiba ise işitme engeline rağmen, ipek örgü işleriyle kendi işini kurmuş. Ailesinin geçimini sağlayan başarılı bir kadın girişimciye dönüşmüş durumda. Her ikisi de Müslüman kimliklerini inkar etmeden, geleneksel kadın rollerine karşı durarak kendi yollarını çizmiş. Toplumsal normlara ve baskılara rağmen, yetenekleri ve kararlılıklarıyla bağımsızlıklarını kazanmışlar. Reqa’nın yıkıntıları arasında yalnızca hayatta kalmakla kalmamış, yeniden var olmuşlar. Her biri, kadının gücüne ve özgürlüğüne dair sessiz ama sarsıcı birer tanıklık niteliğinde.

Bu film sadece Rojava’yı değil, daha evrensel bir mücadeleyi mi anlatıyor?

Kadınların, filmimizde kendilerine atfedilen rolü reddetmelerinin ötesinde, çok daha fazlasını anlattığına ve gösterdiğine inanıyorum. Onlar yalnızca Ortadoğu için değil, aynı zamanda Batı dünyası için de örnek teşkil ediyorlar. Batı’da aşılmış saydığımız patriyarkal düşünce ve düzen anlayışları, şu anda otoriter yönetim biçimleriyle birlikte güçlü bir şekilde geri dönüyor. Eşitlikçi bir toplum yapısı ve toplumsal gücün eşit paylaşımı için verilen mücadele, neoliberal ekonomik modelin doğayı ve insanları ekonomik çıkarların oyuncağına çeviren çarpıklıklarına evrensel bir yanıttır.

Rojava gerçekten bir ütopya mı yoksa somut bir gerçekliğe mi dayanıyor?

Kişisel izlenimime göre, bölgede hissedilen savaş yorgunluğu, 2018 yılında tanık olduğum toplumsal coşkunun bir kısmının zamanla sönümlenmesine neden olmuş. Özellikle yerel düzeydeki özyönetim yapılarında siyasi katılım açısından bu durum belirgin şekilde hissediliyor. Günlük yaşamın zorlukları içinde, insanlar bu tür süreçlere zaman ayıramıyor. Karşılıksız harcanan her dakika, yaşam kalitelerinde doğrudan bir azalmaya yol açıyor. Buna karşın, özyönetim projeleri giderek daha profesyonel bir yapıya kavuşmuş durumda. Kadın haklarının gündelik yaşam bağlamında iyileştirilmesine yönelik çabalar da daha kalıcı bir zemine oturmuş. Tüm bu deneyimler, değişen koşullara rağmen bellekte canlı bir şekilde duruyor. Ancak bugünkü siyasi konjonktür, özellikle Esad rejiminin devrilmesinden sonra Türkiye ile yaşanan gerilimlerin tırmanmasıyla daha karmaşık bir hal aldı.

 

***

Sosyoloji, toplumsal ilişkiler ya da bu ilişkilerin belirli alanları üzerine yapılan ampirik araştırmalarla yani deneklerle gerçekleştirilen sorgulamalarla yakından ilişkilidir. Ben de belgesel filmlerimde, karakterlerime yönelttiğim bu tür soruları, onların parçası oldukları toplumsal yapının sinemasal temsiliyle birleştiriyorum. Bu nedenle filmlerim, çok nadiren yalnızca bireylere odaklanan portre çalışmaları biçiminde olur. Kendimi bir gözlemci olarak konumlandırıyorum. Olası sürprizlere ve beklenmedik gelişmelere alan tanımak için sahneye olabildiğince az müdahale etmeye çalışıyorum. Ne karakterlerin sözlerinin yalnızca birer görsel eşlikçisi olmak istiyorum, ne de görüntülerin sözlü açıklamalarla çerçevelenmesini. Her iki anlatım düzeyinin de birbirinden görece bağımsız ve çağrışıma açık bir şekilde izleyiciye ulaşmasını hedefliyorum.

 

***

1949 yılında Almanya’nın Bad Ems şehrinde doğdu. Sosyoloji, halkla ilişkiler ve etnoloji alanlarında eğitim alan Robert Krieg, daha sonra Dortmund Uygulamalı Bilimler Üniversitesi ve Osnabrück ile Bielefeld Üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1983 yılından itibaren Almanya, Avrupa, Latin Amerika ve Orta Doğu’da çok sayıda belgesel filme imza attı. 1990’ların başında Küba’daki Uluslararası Film ve Televizyon Okulu’nda öğretim üyeliği yaptı ve Filistin’de Avrupa Birliği’nin desteklediği bir radyo ve televizyon gazeteciliği eğitim projesini yönetti.

içeriğini tamamen yeniden yazın ve Google’ın yapılandırılmış veri makale şemasına uygun hale getirin. Ana başlık (H1), haberin ana temasını yansıtmalı ve arama motorları için uygun anahtar kelimeler içermelidir. H2 başlıkları, haberin ana bölümlerini net ve ilgi çekici şekilde başlıklandırmalı, H3 başlıkları ise bu bölümlerin alt konularını ayrıntılandırmalıdır. Her cümle, orijinal metindeki hiçbir cümleyi doğrudan kullanmadan, yeniden ve özgün bir şekilde yazılmalıdır. Metni, bir haber editörü gibi, tutarlı ve akıcı bir dil kullanarak düzenleyin; özgünlük, SEO uyumluluğu ve dilbilgisi kalitesi en önemli öncelikleriniz olmalıdır. Konu bütünlüğü ve haber metin uzunluğunu koruyun.[/gpt3]

İlgili Haber  MasterChef'te Son Eleme Adayı da Belli Oldu! Bir Yarışmacı Rekor Kırdı - Magazin Haberleri

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Eylem Tanrıver’in Sağlık Durumu ve Kariyeri Hakkında BilgilerHaberin BaşlıklarıEylem Tanrıver’in
Sıradaki Haber Uzak Şehrin Masalı’ndaki Nüzhet: Eylem Tanrıver Kimdir?