Dünya genelinde doğum oranları düşmeye devam ediyor. Çin başta olmak üzere birçok ülkede doğum oranları beklenenden daha hızlı bir şekilde azalıyor. Latin Amerika’da da resmi doğum verileri, öngörülerin çok gerisinde kalıyor. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da da doğum oranları dramatik bir şekilde azalıyor.
Bunun sebebi, insanların daha az çocuk sahibi olması ve hatta bazılarının hiç çocuk sahibi olmaması. Bu durum sosyologları, çocuk sahibi olamayan kişilerin yaşadığı durumu “sosyal kısırlık” olarak tanımlamaya yöneltiyor. Özellikle düşük gelirli erkeklerin istemelerine rağmen çocuksuz kalma ihtimalinin daha yüksek olduğu araştırmalarla ortaya konulmuştur.
Erkeklerin çocuk sahibi olamama durumları genellikle göz ardı edilmekte ve veriler tutulmamaktadır. Bu durum, çocuksuz erkeklerin varlığının yeterince tanınmadığı anlamına gelmektedir. Bu konuda daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.
Sosyologlar, çocuk sahibi olmayı teşvik etme politikalarının sadece kadınlara odaklandığını ve erkek sağlığının ve çocuk sahibi olma isteğinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtmektedir. Babalık izninin kullanımının teşvik edilmesi ve erkeklerin çocuk bakımına daha fazla katılmasının önemli olduğu vurgulanmaktadır.
Görünmeyen bir demografi olan çocuksuz erkeklerin daha iyi anlaşılması ve toplumda tanınır hale gelmesi gerekmektedir. Ebeveynlik tanımının genişletilmesi ve çocuk yetiştirmenin herkesin sorumluluğu olduğu fikrinin yaygınlaştırılması önemli bir adım olacaktır.
Sonuç olarak, çocuk sahibi olamama sorunu sadece kadınlarla sınırlı değildir ve erkeklerin de bu konuda ciddi sorunlar yaşadığı unutulmamalıdır. Toplumun bu konuya daha fazla odaklanması ve çözüm üretmesi gerekmektedir.