2025-2026 Eğitim Dönemi Başlıyor: Öğrenciler ve Öğretmenler Zor Koşullarla Karşılaşıyor
Yapılandırmada Veliler Üstü Çekiyor
2025-2026 eğitim öğretim yılı, yaklaşık 20 milyon öğrenci ve 1 milyon 200 bin öğretmenin katılımıyla başladı. Ancak, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in uyguladığı tasarruf politikaları, devlet okullarındaki yükü velilerin omuzlarına yüklemiş durumda. Okul temizlik personeli ücretleri, kırtasiye malzemeleri ve diğer ihtiyaçlar için velilerden yüksek miktarda "kayıt ve bağış parası" talep ediliyor. Ücretsiz sağlanan kitaplar dışında eğitim kalitesi giderek düşerken, bu tespit Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin tarafından da yalanlanmıyor.
Temizlik ve Güvenlik Sorunları
Geçtiğimiz yıl okullar, temizlik personeli eksikliği ve hijyen sorunlarıyla sıkıntılı bir süreç geçirdi. Milli Eğitim Bakanlığı, işgücü uyum programı kapsamında okullara eleman bulmakta zorlandığı için temizlik işleri velilere, öğretmenlere ve öğrencilere kaldı. Öte yandan, sosyal medyada öğretmenlerin, ellerinde paspas ve temizlik malzemeleriyle okulları temizlediklerine dair paylaşımlar dikkat çekiyor. Emekçi semtlerindeki çocuklar, güvenliksiz ve hijyen koşulları yetersiz olan okullarda eğitim almaya mahkum ediliyor.
Öğretmenler Zor Koşullarda Çalışıyor
Öğretmenlerin durumu da iç açıcı değil. Kamudaki kadrolu öğretmenler bile yoksulluk sınırının altında maaşlar alırken, ücretli öğretmenlerin durumu daha da kötü. Mülakat mağduru pek çok öğretmen görev bekliyor, bunun yanında iş cinayetlerine kurban giden öğretmen sayısı da durumu vahim bir hale getiriyor.
Acil İhtiyaç: Öğretmen Atamaları
Eğitimde tasarruf politikalarının bir sonucu olarak öğretmen açığı her yıl büyüyor. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, artık 40-50 bin öğretmen atamasının yapılmayacağını belirtiyor. Ancak sadece Urfa’da 10 bin öğretmen açığı var. Ücretli öğretmen istihdamındaki artış ise durumu daha da zorlaştırıyor. Verilere göre, en çok açık, özel eğitim ve sınıf öğretmenliği branşlarında görülüyor.
Riskli Binalar ve Eğitim
Ülke genelinde birçok okul binasının riskli olduğu ortaya koyuluyor. Öğrenciler, kalabalık sınıflarda ders işlemek zorunda kalırken, çevre ve şehircilik bakanlığı riskli okullarla ilgili sadece sınırlı çalışmalar yapmış durumda. İstanbul’da, okulların yüzde 22’sinin eğitim vermekte yetersiz kaldığı belirtiliyor.
Eğitimde Yetersiz Destek
Özellikle deprem bölgesindeki özel okullara öğrenci başına yüksek teşviklerin verileceği açıklanırken, kamu okullarında hala ücretsiz öğün sağlanmıyor. Daha da kötüsü, eğitimde kayıpların artmaya devam ettiği bilinmekte.
Mesleki Eğitim ve Zorunlu Çalışma
Mesleki eğitim merkezlerinde öğrencilerin sanayide çalıştırılması, zorunlu eğitimi tehlikeye sokuyor. Bu sistemde, öğrenciler hem eğitimden uzaklaştırılıyor hem de güvencesiz çalışma koşullarına maruz kalıyorlar. Eğitimdeki gerici müfredat uygulamaları ise yüzbinlerce çocuğun eğitim dışında kalmasına sebep oluyor.
Sonuç
Tüm bu yaşananlar, Türkiye’deki eğitim sisteminin büyük bir kriz içinde olduğunu gösteriyor. Eğitim politikalarının yetersizliği ve ekonomik zorluklar, öğrencilerin ve öğretmenlerin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkiliyor. Eğitimde fırsat eşitliği arayan velilerin ve öğrencilerin çaresizliği, bu süreçte daha da belirginleşiyor. Eğitimin geleceği, bu politikalara bağlı olarak tehlikede.
Eğitim alanında kalıcı ve yapıcı reformlar yapılmazsa, geleceğimizin teminatı olan çocukların eğitim hakkı tehlikeye girmeye devam edecek.