Flaş Gelişme: Suriye’de Diplomasi ve Sahadaki Gerçeklik Arasında Farklar Derinleşiyor
Suriye, bir kez daha diplomasi koridorları ile sahadaki gerçeklik arasındaki uçuruma tanıklık ediyor. Son gelen haberler, bölgedeki güç dinamiklerinin ne denli karmaşık olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
H2: Moskova Ziyareti ve Resmi Açıklamalar
Son olarak, Suriye’deki geçici hükümetin Dışişleri Bakanı Esad El Şeybani, neredeyse son anda duyurulan bir Moskova ziyaretine katıldı. Şeybani’nin, savunma bakanıyla birlikte gerçekleştirdiği bu ziyarette, Rusya Dışişleri Bakanı ile yapılan ortak basın toplantısında dikkat çekici açıklamalar yapıldı. Şeybani, Suriye’de Dürzilerin ülkenin bölünmesi için araç olarak kullanıldığını vurguladı. Ancak, Rusya ile ilişkilerin ne kadar sağlam zeminlere oturduğu konusunda net bir bilgi edinilemedi.
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un “Kürtler dahil tüm unsurların yer aldığı kapsayıcı bir hükümet olmalı” ifadesi önemli bir mesaj taşısa da, Suriye’deki azınlıklar üzerindeki saldırılar hakkında Rusya’dan beklenen sert bir eleştiri gelmedi. Bu arada, Şeybani’nin Moskova ziyareti öncesinde Putin’in Netanyahu ile bir telefon görüşmesi yaptığı ve ardından Bakü’de İsrail heyeti ile bir araya geleceği bilgisi de dikkat çekiciydi.
H2: Rusya-Azerbaycan İlişkileri ve Suriye Meselesi
Rusya’nın Suriye’deki nüfuzunu koruma çabaları dikkat çekiyor. Ancak, Ukrayna savaşı nedeniyle Orta Doğu’daki etkisi azalırken, Rusya, Suriye ve İsrail meselesi üzerinden yeniden güç kazanma fırsatını değerlendirmek istiyor. Diğer yandan, Azerbaycan’ın Moskova ile olan ilişkileri gergin. Bakü, Rusya’nın adaletle ilgili tavırlarından şikayet ederken, Ukrayna’ya destek veren hamlelerle Amerika ve Batı ile daha yakın bir ilişki geliştirme çabasında.
Azerbaycan, Suriye ile ilgili olarak Rusya kadar derin bir bilgiye sahip değil. Ancak her iki ülke de Suriye ve İsrail arasında yapılacak olası anlaşmalarda etkin rol almaya çalışıyor.
H2: Amerika ve Fransa’nın Artan Rolü
Suriye’deki diplomatik trafiğin en önemli aktörleri arasında Amerika ve Fransa yer alıyor. Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın açıklamaları, sürecin karmaşıklaşmasına neden olurken, Amerikan yönetimi içinde güvenlik bürokrasisi ile Trump’ın ekibi arasında ciddi bir fikir ayrılığı olduğu görülüyor. Amerika, Suriye’deki azınlıklarla ilgili olarak bir yol haritası çizmeye çalışırken, SDG’nin (Suriye Demokratik Güçleri) desteklenmesi gerektiği savunuluyor.
Fransa’nın Suriye sürecine dahil olması, Avrupa’nın da müdahil olduğu anlamına geliyor. Ancak SDG’nin geleceği ve Amerika’nın bu konudaki duruşu belirsizliğini koruyor.
H2: İsrail’in Ki Tahakkümü ve Müzakere Süreci
İsrail, Suriye’nin Golan bölgesinde önemli bir tahakküm sağladı. Ancak, Suriye’den silahsızlanmasını talep ediyor. Son dönemdeki agresif politikaları, bölge ülkelerini endişeye sevk etmiş durumda. Bu nedenle, İsrail’in müzakere masasına silahıyla gelerek konuşmayı reddeden bir tavır sergilemesi dikkat çekiyor.
H2: Sahadaki Gerçeklik: Can Korkusu ve Azınlıkların Durumu
Diplomasi koridorlarında yaşanan tüm bu gelişmelere karşın, sahada milyonlarca insan, giderek derinleşen bir korku içinde yaşıyor. Azınlık grupları, katliam riski ile yüz yüze. SDG’nin kontrolündeki bölgelerde, ailelerini ve hayatlarını korumak isteyen bireylerin endişeleri giderek büyüyor.
Müzakere masasında Suriye’nin geleceği belirlenirken, sahadaki gerçeklik görmezden geliniyor. Suriyelilerin, azınlıkların ve bölgede yaşayanların sesleri bir kez daha duyulmadan politikalar belirleniyor. Ancak tüm bunların arkasında, kaderini anlamaya çalışan milyonlarca insan var.
Editör Yorumu:
Suriye’de yaşananlar, yalnızca uluslararası politikadan değil, insani bir dramdan kaynaklanıyor. Savaşın ve karışıklığın ortasında kalan insanlar, bu diplomatik oyunların birer parçası olmayı istememelerine rağmen, kendilerini tehlikede buluyorlar. Bu nedenle, uluslararası aktörlerin ve devletlerin Suriye’yi bir satranç tahtası gibi kullanmaktan vazgeçip, öncelikle insanları düşünmeleri gerektiği unutulmamalı.