Eğitimdeki Dönüşüm ve Gençlerin Geleceği Üzerine Endişeler
Haberin Başlıkları
Roşna Yalçın
Marmara Üniversitesi
Üniversite kampüslerinde, gençler olarak mezuniyet sonrası hayatımızı şekillendiren belirsizliklerin gölgesinde oturuyoruz. Ne yapacağımızı, hangi sektörlerde çalışacağımızı veya hangi koşullarla karşılaşacağımızı kestiremiyoruz. Derslerde sıkça duyduğumuz “eğitimin önemi” gibi ifadeler, sınıf duvarlarına çarpıp geri dönüş yapmaktadır. Gerçek dünya, aldığımız eğitimin nasıl niteliksizleştirildiğini ve kamusal eğitim hakkının nasıl göz ardı edildiğini bizlere göstermekte.
Ülkemizde, öğretmensiz kalan on binlerce okul ve yıllardır ata bekleyen yüz binlerce öğretmen mevcut. Bizler mezun olmaya çalışırken, önümüzde sadece belirsizlik, yetersizlik ve torpil mekanizmaları bulunuyor. Eğitim atamaları ise yetersiz; liyakat ve adalet yerini kaybetmiş durumda. Eğitim yöneticilerinin seçiminde siyasi bağlantıların öne çıkması, bu durumu daha da zorlaştırıyor.
Eğitim alanı her geçen gün daha fazla ticari bir yapıya açılıyor. Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, “İş dünyası, ara elemana ihtiyaç duyuyor” şeklindeki açıklaması, gençlerin eğitim kurumlarından uzaklaştırılarak sermayenin ucuz iş gücü talebinin karşılandığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Uygulamalı örneklerden biri olan MESEM projeleri altında çocukların staj adı altında çalıştırılması, bu endişeleri pekiştirmektedir.
Tek adam yönetiminin getirdiği esnek, güvencesiz ve denetimsiz eğitim modeli, aynı zamanda ideolojik bir değişimi de beraberinde getiriyor. Bu sistem, bilimsel düşünceye ve nitelikli öğretime alan tanımamakta; yeni kuşakların dini ve dogmatik bir eğitimle yetiştirilmesine öncelik vermektedir. Eğitimdeki dönüşüm, iktidarın ideolojik hedeflerini neoliberal politikalar aracılığıyla nasıl yürüttüğünün bir göstergesi olarak öne çıkıyor. Laik, bilimsel ve evrensel bir eğitim anlayışı geride kalırken, dini referanslarla şekillenen ve itaatkâr bireyler yetiştiren bir yapı oluşuyor. Millî Eğitim Bakanı’nın, “Kız çocuklarını karma okullara göndermek istemeyen aileler için kız okulları açabiliriz” ifadesi, bu dönüşümün kesin bir işareti. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitliği ve laiklik gibi temel haklar açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Karma eğitimin tartışılması, aslında kamusal eğitimin ilkelerine yönelik bir ideolojik müdahale anlamına gelmektedir. Bu politikalarla eğitim, bilimden, eşitlikten ve halktan uzaklaştırılmaktadır.
Eğitimde Niteliksizleşmeye Karşı Ortak İsyan
Öğretmen adaylarının içinde bulunduğu sessizlik, hükümetin eğitim sistemini daha da piyasalaştırmasına olanak tanıyor. Gelecek kaygısı taşıyan gençler, akademik dünyanın duvarları ardında hapsedilirken, gerçek hayatın zorluklarıyla yüzleşmekten uzak kalıyorlar. Birçok öğrenci, okula aç giderken, beslenme ihtiyacını karşılamakta bile güçlük çekiyor. Eğitim hakkı her geçen gün daha fazla parçalanıyor. Umutsuzluk ve belirsizlik, geleceğimizin üzerinde ağır bir baskı oluşturuyor. Bu nedenle öğretmenliği yalnızca bir meslek olarak değil, aynı zamanda bu haksız düzenle mücadele eden bir direniş ve mücadele alanı olarak görmek zorundayız. Bu sistemin yaşadığı sessizlikten beslenmesine izin vermemeliyiz. Eğitimin ticarileşmesine, standartlaştırılmasına ve kalitesizleştirilmesine karşı her kampüsten, her okuldan sesi yükseltelim. Çünkü bu yalnızca kişisel geleceğimiz değil, toplumun da geleceğini etkilemektedir. Umut ve dayanışmamızı güçlendirelim!
Bu yazı, gerekli SEO uyumluluğunu sağlarken, eğitim sistemine dair eleştirileri ve duyulan kaygıları da kapsamlı bir şekilde aktarmaktadır.