Annelerin Yaşı ve Genetik Etkiler Bebek Cinsiyetini Belirleyebilir
Araştırma Sonuçları Beklentileri Sarsıyor
Harvard Üniversitesi’nden bilim insanları, bebeklerin cinsiyetinin yalnızca %50 ihtimalle belirlenmediğini ortaya koyan çarpıcı bir araştırma yayımladı. Science Advances dergisinde yayınlanan çalışmaya göre, bebek cinsiyeti, annenin yaşı ve bazı genetik faktörlerle derin bir ilişki içerisinde olabilir. 1956 ile 2015 yılları arasında 146 binden fazla gebeliğin verileri incelendi ve bazı ailelerin sadece erkek ya da sadece kız çocuk sahibi olma eğiliminde olduğu belirlendi.
Cinsiyet Seçiminde Rastgelelik Yok
Araştırmanın başyazarı Prof. Dr. Jorge Chavarro, “Eğer iki ya da üç kız çocuğunuz varsa ve bir erkek çocuk deniyorsanız, şansınız yüzde 50 değil. Bir kız daha doğurma ihtimaliniz daha yüksek” açıklamasıyla, cinsiyetteki örüntülerin rastgele olmadığını vurguladı. Veriler, üç kız çocuğu olan bir ailenin dördüncü çocuğunun kız olma ihtimalinin %58, üç erkek çocuğu olan bir ailenin dördüncüsünün erkek olma ihtimalinin ise %61 olduğunu ortaya koyuyor.
Annenin Yaşı ve Biyolojik Faktörler
Annenin yaşı, bebek cinsiyetini etkileyen önemli bir unsur olarak öne çıkıyor. 28 yaşından sonra doğum yapan kadınların yalnızca erkek ya da yalnızca kız çocuk sahibi olma olasılığının arttığı gözlemlendi. Chavarro, bu durumu, kadınların yaşı ilerledikçe artan vajinal asidite gibi biyolojik değişimlerle ilişkilendiriyor; bu durumun Y kromozomunun ömrünü kısaltabileceği öne sürülüyor.
Genetik Bulgular Üzerine
Araştırmada, yalnızca kız veya yalnızca erkek çocuk sahibi olmayı etkileyen iki ayrı gen tespit edilse de, bu genlerin cinsiyetle ilişkisine dair henüz kesin bir açıklama bulunmamaktadır. Pensilvanya Üniversitesi’nden genetik profesörü Iain Mathieson, genetik bulguları değerlendirirken dikkatli olunması gerektiğini, çünkü örneklem grubunun küçük olduğunu ve başka etkenlerden etkilenmiş olabileceğini belirtiyor.
Aile Planlaması ve Toplumsal Etkiler
Araştırma, aile planlamasının sonuçları etkiliyor olabileceğinden son doğumları ve düşük yapmış kadınları analiz dışı bırakmış olsa da, elde edilen sonuç değişmemiştir. Ayrıca birçok ailenin bir kız ve bir erkek çocuğa sahip olduktan sonra çocuk yapmayı bıraktığı gözlemlendi. Bu durum, toplumda farklı cinsiyetlerde çocuk sahibi olma arzusunun ve planlamasının etkilerini de ortaya koyuyor.
Tarihsel Paraleleler ve Bilimsel Temeller
Araştırma, tarihi örneklerle de örtüşüyor. 12. yüzyılda Fransa Kralı VII. Louis’in yalnızca kız çocuğu sahibi olması, onu erkek varis için yeniden evlenmeye zorlamıştı. Bu tür örüntülerin istisna değil, bilimsel bir temeli olabileceğini gösteriyor. Harvard Üniversitesi evrimsel biyologu David A. Haig, “Farklı aileler, farklı ağırlıklarla yazı tura atıyor” diyerek bu biyolojik sürecin karmaşık yapısına dikkat çekti.
Kısa Değerlendirme: Bu çalışma, bebek cinsiyetinin belirlenmesinin yalnızca rastgele bir seçim olmadığını, biyolojik ve genetik etkenlerin önemli bir rol oynadığını gözler önüne seriyor. Annenin yaşı ve genetik faktörler, cinsiyet tahminlerinde dikkate alınması gereken yeni bir boyut sunmakta. Bu bulgular, aile planlaması ve toplumsal cinsiyet dinamikleri açısından önemli ipuçları verebilir.