Milli Eğitim Bakanı Tekin, Eğitim Gündemini Değerlendirdi
Milli Eğitim Bakanı Tekin, Kanal 7’de eğitim gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. PTT tarafından 2002’de düzenlenen kampanya kapsamında, Milli Eğitim Bakanına yazılan çok sayıda mektubun eline ulaştığını aktaran Tekin, öğretmenler ve öğrenciler tarafından yazılan bu mektupların o dönemin ruhunu yansıttığını söyledi. Okullardaki kılık-kıyafet uygulaması, üniversiteye girişte katsayı engeli, kamuda başörtüsü yasağı, derslik ve öğretmen sıkıntısı, okulların fiziki koşullarındaki olumsuzluklar, 28 Şubat’ın yarattığı baskı ortamı gibi sorunların anlatıldığı bazı mektupları okuyan Tekin, bu sorunların 21 yıl önce ülkede yaşanan problemler olduğunu vurguladı.
Eğitimde Gelişmeler ve Hukuki Konular
Gelinen aşamada ise Türkiye’de eğitim-öğretim süreçlerinde fiziki altyapıyı güçlendirmek için çok kapsamlı çalışmalar yaptıklarını, robotik kodlamadan bilgisayar laboratuvarlarına kadar her türlü imkanın sağlandığı bir ortam bulunduğunu ifade eden Tekin, başörtüsü başta olmak üzere eğitimde yasakçı zihniyetin artık bulunmadığını, bu mektupların da bunları gösterdiğini anlattı. Tekin, bu mektuplara cevap yazacağını da söyledi. “Bakan Tekin, TBMM’de bütçe görüşmeleri sırasındaki konuşması üzerine çıkan tartışmalarla ilgili soruyu yanıtladı.
Hukuki Konular ve STK İlişkisi
Bu konuyla ilgili ilk defa açıklama yapmak istediğini dile getiren Tekin, şunları aktardı: “Bir kere hukuk devletinde yaşıyoruz. Biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak kiminle protokol yapabiliriz? Benim protokol yapmam için karşımda ya bir gerçek kişi olacak ya da bir hukuki tüzel kişilik olacak. Gerçek kişiden kastım, mesela Çorum’un Alaca ilçesinde bir hayırseverimiz cuma günü geldi, ’18 yaşında kızımı kaybettim, onun adına bir okul yapmak istiyorum.’ dedi. Bu bir gerçek kişidir ve protokol yaparım. İkincisi, hukuki bir tüzel kişilik. Bu bir kamu kurumu veya bir sivil toplum örgütü olabilir. Bunların dışında bir kişiyle herhangi bir cemaatle ya da tarikatla protokol imzalamamız hukuken mümkün mü? Değil. Öyle bir hukuki tüzel kişilik yok.” Hukukta, dernek ve vakıf olmak üzere iki yapının sivil toplum kuruluşu (STK) olarak kabul edildiğine dikkati çeken Tekin, “Dolayısıyla ben diyorum ki; siz bunlara ‘cemaat ya da tarikat’ diyorsunuz, kodluyorsunuz, biz öyle bir şey yapmıyoruz, biz STK’lerle protokol yapıyoruz.” dedi.
Protokoller ve Eğitimde Alınan Tedbirler
STK’lerle ilgili her yıl rutin denetimlerin yapıldığını, hukuka aykırı durumlarda gerekli yaptırımların uygulandığını belirten Tekin, hukuken geçerli tüzel kişiliği olan bir yapının bir siyasi parti tarafından “iyi” ya da “kötü”, “devlete zararlı” ya da “faydalı” kategorisine konulmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Tekin, üniversite öğrencilik yıllarında sivil toplum aktivisti olarak çalıştığını, sonrasında sivil toplumun içinde bulunduğunu, hala çeşitli sivil toplum örgütlerinde bulunmaktan gurur duyduğunu anlattı. “Bakanlığın protokol yaptığı STK’lerle ilgili değerlendirmelerde bulunan Tekin, bu protokolleri yapmaktan bir rahatsızlığının bulunmadığını söyledi. Milli Eğitim Bakanı Tekin, şöyle devam etti: “Pozitif hukuka göre dernek ya da vakıf olarak tanımlanmış bir yapıyı cemaat ya da tarikat olarak tanımlama yetkisini nereden buluyorsunuz? Böyle bir hakkınız yok. Bunlar pozitif hukuka göre kurulmuş STK’ler. Bu STK’lerle yaptığımız protokoller, biz burada dominant olan, egemen olan taraf Bakanlık olarak biziz. STK’lerle yaptığımız protokollerin tamamı gönüllülük esasına dayanır. Yani hiç kimseyi zorlayarak bir STK ile protokol yapmayız. STK’lerin faaliyetlerini duyururuz, gönüllü olan öğrencimiz ya da öğretmenimiz katılır. Gönüllü olmayanları zorlayacak bir şey protokolde asla olmaz. Bu mutlaka yazılıdır.” Bu protokollerde Anayasa ve Milli Eğitim Temel Kanunu’ndan bütün mevzuata kadar hepsine uygun davranma zorunluluğunun “standart hüküm” olduğunu ifade eden Tekin, ayrıca eğitimin içeriğinin de ilgili genel müdürlüklerin denetiminde olduğunu, onaylardan sonra yapılabildiğini anlattı. Eğitimi verecek kişilerin Bakanlıkça onaylandığını belirten Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Üstüne basa basa söylüyorum, yalan söylüyorlar, iftira atıyorlar. Bütün protokollerimizin tamamı, Milli Eğitim Bakanlığının bütçesinden bir tek kuruş para ödenerek yapılmış protokol değildir. Yani biz bir STK’nin faaliyetini parasal olarak bütçemizden desteklemeyiz. Şimdi diyor ya ‘4 milyar kaynak aktarmışsınız.’ Yalan söylüyor. Ben Meclis’te de söyledim, ‘Bunun belgesini gösterin.’ diye. Dolayısıyla para ya da bütçe ayırmadan STK’lerin kendi imkanlarıyla yaptıkları protokollerdir, bizden herhangi bir kaynak aktarımı olmaz genel bütçeden.”
Öğretmen Atamaları ve Müfredatı Güncelleme
Bakan Tekin, yeni öğretmen atamalarına ilişkin soru üzerine, “Ama 2023 KPSS puanıyla öğretmen atamasını yapacağız ve tahmin ediyorum önümüzdeki günlerde Hazine ve Maliye Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Strateji Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığımızın bize vereceği kadro sayısı doğrultusunda takvimimizi oluşturacağız. Alabileceğimiz en yüksek sayıyı, atanacak toplam kamu personelinin büyük çoğunluğunun öğretmen olacağını tahmin ediyorum. Ama henüz sayıyla ilgili bir şey söylemem yanlış olur. Ama tahmin ediyorum önümüzdeki Kabine Toplantısı’nda bu zaten gündeme gelir. Ondan sonra da bize tahsis edilecek atama sayısına göre, biz de oturup branş bazlı olarak dağılımını yapacağız.” diye konuştu. Bakan Tekin, müfredata ilişkin soruyu, “Müfredatımızı ciddi oranda seyreltmek istiyoruz. Yani çocuklarımızın üzerindeki yükü, gereksiz şeyleri kaldırmak istiyoruz.” diye yanıtladı. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın 1921 yılında Maarif Kongresi’ni açarken müfredatla ilgili söylediği sözleri aktaran Tekin, “Biz dolayısıyla yerli ve milli bir müfredat, milletin karakteriyle fıtratıyla uyumlu bir müfredat çalışmasının içerisindeyiz.” dedi.