Araf: Kadınların Deprem Sonrası İyileşme Hikayesi
Kadınların Gücü: Araf Belgeseli
Adana Altın Koza Film Festivali’nde Ulusal Belgesel Film Yarışması’na katılacak olan “Araf” belgeseli, deprem sonrası kadınların insan kalma ve iyileşme çabalarına ışık tutuyor. Depremin yıkıntıları arasında açılan konteyner kuaförler, sadece saç kesim ve makyaj yapılan yerler olmaktan öte, bir dayanışma alanına dönüşerek kadınların duygusal yüklerini paylaşmalarına yardımcı oluyor.
İyileşme Sürecinin Merkezinde Kadınlar Var
Belgeselin yönetmeni Burcu Özkaya Günaydın, Hatay’da yaşayan ve depremin etkilerini birebir deneyimleyen bir gazeteci olarak, bu hikayeyi çekme fikrini nasıl geliştirdiğini aktarıyor. 6 Şubat depremlerinin oluşturduğu büyük yıkımda, kadınların yaşama tutunma gayretinin altını çiziyor. Hatay’ın neredeyse tamamen yıkıldığını gören Günaydın, kalma kararı alarak yaşam mücadelesine devam edenlerin hikayesini anlatarak toplumsal bir meseleye dikkat çekti.
Kuaförler: İyileşme Alanları
Günaydın, deprem öncesinde de Antakya’da kuaförlerin önemli sosyal mekanlar olduğunu belirtiyor. Bu alanlar, yalnızca bakım için değil, kadınların kaygılarını paylaştığı sosyal buluşma noktalarıydı. Deprem sonrası bu mekanların çadırlarda ve konteynerlerde yeniden kurulması, kadınların hayat mücadelesinin bir sembolü haline geldi. Aylar içinde, kuaförlerin iyileşme alanlarına dönüşmesi, Günaydın için derin bir etki yarattı.
Gazeteci Kimliğiyle Çekim Süreci
Günaydın, gazetecilik geçmişinin belgesel çekimini nasıl etkilediğini de gündeme getiriyor. Afet gazeteciliği alanında çalışan Günaydın, kuaförlerin kendisi için de bir nefes alma alanı oluşturduğunu ifade ediyor. Bunun yanı sıra, kadınların saçlarını yaptırarak anlık mutluluk yaşamalarının, acıyla başa çıkma yollarından biri olduğunu vurguluyor. İyileşmeyi desteklemeye yönelik sesini yükselten Günaydın, bu hikayenin yalnızca bir haberle sınırlı kalmaması gerektiğini düşünüyor.
Kadınların Sesini Duyurmak
Hikaye Anlatımında Zorluklar
Kadınları belgeselin parçası olmaya ikna etmenin zorlayıcı bir süreç olduğunu söyleyen Günaydın, hala kayıpların acısının sürdüğünü ve sosyal medya tepkilerinin bu durumu daha da zorlaştırabileceğini belirtiyor. "Kendimizi iyi hissettiğimizde bile dışarıdan yargılanmaktan korkuyoruz," diyen kadınların kaygıları, belgeselin özünü oluşturuyor. Araf, yas süreci ile yaşamı bir arada yürüten kadınların hikayesini anlatıyor.
Araf: Ortak Bir Hikaye
Belgeselin yapım sürecinde, kadınların filmi kendilerinin sahiplenmeleri için onlarla sürekli iletişimde kalan Günaydın, bu katılımın sürece büyük bir değer kattığını ifade ediyor. Kadınların önerileriyle yeniden düzenlenen film, sadece bir belgesel değil, aynı zamanda kadınların öz hikayelerini barındırıyor.
Üçüncü Yılda Durum Analizi
Depremin ardından geçen üç yıla yaklaşırken, bölgedeki tablo oldukça karmaşık. İlk dönemlerdeki yıkımın ardından çadır kentler kurulmuş, şimdi ise geniş şantiye alanlarına dönüşmüş bir yapı söz konusu. Sorunların hala devam ettiğine dikkat çeken Günaydın, ancak kadınların hayatta kalma çabalarının önemi ve kıymetini vurguluyor. Araf, bu direncin ve yaşamı seçmenin nasıl bir arada olabileceğini gösteriyor.
Sonuç
Burcu Özkaya Günaydın’ın "Araf" belgeseli, sadece bir film değil; kadınların sesini duyurması, yaşama sevinçlerini paylaşması ve iyileşme süreçlerini desteklemesi açısından büyük anlam taşıyor. Deprem gibi büyük bir yıkımın ardından bile kadının gücünü ve dayanışmayı sergileyen bu çalışma, izleyiciye umut verme potansiyeline sahip bir hikaye sunuyor. Araf, kadının hem yasını tutma hem de yaşamaya devam etme mücadelesini göstermesi bakımından son derece önemli bir belge niteliğinde.