Dokuz Eylü Üniversitesi’nde Taciz Olayı: Mücahit Bora’nın Cezası ve Öğrenci Mücadelesi
Giriş: Üstü Kapatılan Bir Sorun
Dokuz Eylül Üniversitesi’nde eğitim veren akademisyen Mücahit Bora’nın, ders verdiği öğrencilere karşı sistematik fiziksel ve sözlü tacizde bulunduğu iddia edilmektedir. Öğrenciler, bu duruma karşı seslerini yükseltmiş ve Evrensel gazetesi ile Genç Hayat üzerinden basın açıklamaları gerçekleştirmiştir.
Mücadele ve Ceza Süreci
Bir yıl süren mücadele sonrası Mücahit Bora, “kademe ilerleme durdurma” ve “okuldan süreli uzaklaştırma” cezası almıştır. Ancak, alınan bilgilere göre, bu cezaların sona ereceği tarih 1 Kasım 2025’tir. Ayrıca, Bora’nın daha önce de okuldan uzaklaştırma cezası aldığı ve 2014 yılında geri döndüğü iddiaları, bu olayın yalnızca bir parçası olduğunu gösteriyor.
Öğrenci ve Mağdurlardan Gelen Tepkiler
Mağdur tarafların avukatları, 09.12.2024 tarihinde savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını belirtti. Ancak Mücahit Bora’nın, idari soruşturma kapsamındaki ifadesini tekrar veremeyeceğini söylemesi üzerine savcılığın, Dokuz Eylül Üniversitesi’nden ifadesinin iletilmesini talep ettiği ortaya çıktı. Şu anda, üniversite yönetimi bu ifadeyi hâlâ göndermemiş durumda. Bu durum, birçok kişi tarafından üniversitenin tacizci akademisyeni korumaya çalıştığı olarak yorumlanmaktadır.
Yönetim Susuyor: Kadın Çalışmaları Topluluğu’nın Çağrısı
Kadın Çalışmaları Topluluğu, bu duruma karşı mücadeleye devam etme çağrısı yaparak, alınan önlemlerin yetersiz olduğunu belirtiyor. Bir üye, bu yaşanan gelişmeler karşısında hayal kırıklığına uğradığını ve üniversitenin kötü durumunu dile getirerek, ifadenin bir an önce savcılığa iletilmesini talep etti.
Talepler
Kadın Çalışmaları Topluluğu, Mücahit Bora’nın süresiz olarak görevden uzaklaştırılmasını ve kampüs içinde öğrencilerin güvenliğini sağlamaya yönelik Cinsel Tacizi Önleme Birimleri’nin kurulmasını talep etme kararı aldı.
Sonuç: Dayanışma ve Mücadele
Bu olay, yalnızca bir insanın hayatında değil, aynı zamanda toplumdaki kadınlar için de önemli bir dönüşüm noktasıdır. Dayanışma göstererek bu karara karşı mücadele eden öğrenciler, "güvenli kampüs, güvenli yaşam istiyoruz" diyerek, daha iyi bir eğitim ortamı oluşturma mücadelesine katılmaktadır. Eğitim alanında bu tür olayların yaşanmaması için toplumsal bilinçlenmenin artırılmasına ve üniversite yönetimlerinin daha etkin önlemler almasına ihtiyaç vardır.
Editör Notu: Bu olay, medya ve misyonerlik açısından dikkat edilmesi gereken önemli bir noktadır. Eğitim kurumları, öğrencilerin güvenliği için sorumluluklarını yerine getirmelidir. Öğrenciler, haklarını savunmak için bir araya geldiğinde, güçlü bir dayanışma yaratabilirler. Bu, eğitim sisteminin iyileştirilmesi için atılacak gelecekteki adımlar için kıymetli bir örnek teşkil etmektedir.